Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) Yönetim Kurulu, üç IPI üyesinin de 18 sanık arasında olduğu. Cumhuriyet Davası’nın pazartesi günü görülecek duruşması öncesinde aşağıdaki açıklamayı yayınladı
Türkiye’deki Cumhuriyet Davası ile İlgili IPI Yönetim Kurulu Açıklaması
Viyana, 23 Aralık 2017
Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) Yönetim Kurulu, Cumhuriyet Gazetesi çalışanlarını hedef alan ceza davasının gelecek hafta yapılacak duruşması öncesinde, ağır bir görevi kötüye kullanma vakası olarak görülen bu davayı kınayarak meslektaşlarımızın derhal salıverilmesi çağrısında bulunmaktadır.
Türkiye’nin önde gelen bağımsız gazetelerinden olan Cumhuriyet’te bugün veya geçmişte görev yapan 18 gazeteci, yönetici ve çalışanın gazete yönetimini ele geçirerek terör örgütlerini desteklemek ve demokrasiyi yıkmakla suçlanmaları mantık dışıdır.
Hükümetin siyasetlerini eleştiren veya mercek altına alan haber ve yorumların; iktidarın 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında olmakla suçladığı ve Cumhuriyet’in de sert ve istikrarlı bir biçimde eleştirdiği ABD merkezli Fetullah Gülen liderliğindeki harekete yardım amaçlı olduğu yolundaki suçlamalar abestir. Sanıkların aynı anda hem yasadışı Kürt ve solcu militan gruplara, hem de Gülencilere yardım etmeye çalıştığı iddiaları da aynı şekilde abestir.
Bazı Bylock kullanıcıları gazetecilere SMS göndermiş, gazeteciler bunlara cevap vermemesi karşın yetkililer iki taraf arasında bu tek taraflı iletişim üzerinden müphem bir bağlantı kurmayaa çalışmıştır. Yetkililerin çok önceden karar verdikleri anlaşılan suçlamaları güçlendirmek için soruşturmada kullandıkları bu yöntem yüz kızartıcıdır.
Süregiden tecrit ve avukatları yahut sevdikleriyle görüşmelerine yönelik keyfi sınırlandırmalar eşliğinde bazı sanıkların tutukluluğu 14 ayı bulmuş, maruz kaldıkları muamele büyük bir ayıp olarak tarihe geçmiştir.
Cumhuriyet Davası’nda üç IPI üyesi yargılanmaktadır: IPI Yönetim Kurulu Üyesi Kadri Gürsel, Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ve araştırmacı gazeteci Ahmet Şık. Hem Sabuncu hem de Şık 2016 sonundan beri, “delil karartma” riski gerekçe gösterilerek hapiste tutuluyor. Karartılabileceği iddia edilen deliller, aylar ve hatta yıllar once yayınlamış oldukları haberler veya yorumlar…
Bu saygın gazetecilerin ve daha onlarcısının uzadıkça uzayan tutukluluğu, hüküm giymeksizin cezalandırıldıklarına ve gerçek demokrasinin sac ayakları olan insan haklarına saygı ve hukukun üstünlüğü ilkelerinden belirgin bir ayrılışa işaret ediyor.
Bu davanın, Türkiye’de varlığını sürdüren az sayıdaki muhalif sesten biri olan Cumhuriyet’i susturmayı, siyasi iktidarın hoş karşılamadığı haber ve eleştirileri yayınlamaya cesaret eden diğerlerine bir mesaj göndermeyi amaçladığı açıktır. Bu tutum bütünüyle kabul edilemezdir ve aynı zamanda adalet ve iyi yönetim anlayışı ile insani değerlere zıttır.
Türkiye hükümetini meslektaşlarımızı serbest bırakmaya ve davayı düşürmeye, mesleklerini yaptıkları için hapis tehdidiyle karşı karşıya olan diğer gazetecileri salıvermek üzere benzer adımlar atmaya, temel bir insan hakkı olan bilgi edinme ve paylaşma hakkına yönelik sistematik baskıya bir son vermeye çağırıyoruz.